Gültan Kışanak: DEM Parti kimsenin kum torbası değil!

DEM Parti Ankara’da Büyükşehir Belediye Başkanlığına Gültan Kışanak’ı aday gösterdi. Kışanak, Ceza Muhakemeleri Kanunu’na aykırı bir uygulamayla yedi yılı aşan bir süredir hapiste. Ankara’dan aday gösterilmesini “sorunların kaynağı Ankara’da çözümleri de orada aramalıyız” sözleriyle değerlendiren Kışanak, Diyarbakır’ın Kürt siyasetindeki direngenliğini ve samimiyetini Ankara’ya oradan dört bir yana yaymak için yeni bir yol açmak istediğini belirtti.

Gültan kışanak’ın T24 yazarı Murat Sabuncu’nun sorularına verdiği yanıtların bir kısmı şöyle:

“- Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday oldunuz. Süreç nasıl gelişti?

DEM Parti ve Kadın Meclisi, benim aday olmam yönünde bir öneri getirdi. Nedenlerini tartıştık, Ankara adayı olmamın bu döneme denk bir tutum olacağına karar vererek, öneriyi kabul ettim.

Ankara’dan aday olmanızın – aday gösterilmenizin ana sebebi nedir? Açıklamanızda ‘Kürt sorununu ve kadın özgürlüğü sorununu kaynağında Ankara’da tartışmak konuşmak gerekiyordu’ dediniz. Biraz daha detaylandırır mısınız?

Siyaset sadece bir makama seçilmek hedefiyle yapılmaz. Siyaset toplumsal sorunlara çözüm arayışıdır ve ancak sorunun gerçek sahipleriyle birlikte yapılabilir. Cumhuriyetin başkenti olması nedeniyle Ankara, sorunlarımızın da çözümlerimizin de merkezinde yer almaktadır. Kürt sorunu ve kadın özgürlük sorunu, cumhuriyetin ilk yüz yılında çözülememiş en önemli demokrasi sorunudur. İğneyi samanlıkta kaybettiysek yine samanlıkta aramalıyız, eğer bulmak istiyorsak.

Adaylık açıklamanızda ‘Diyarbakır’dan Ankara’ya Ankara’dan Türkiye’nin dört bir yanına toplumsal barış köprüleri kurmak için yola çıkıyoruz’ dediniz. Bunun yolunun ne şekilde olacağını düşünüyorsunuz?

Barış toplumun işidir. Bizler toplum olarak, ‘savaşa rızamız yoktur, barış istiyoruz’ diyebilirsek, bu ülkede çok şey değişir. Toplumsal barışı inşa etmek için emek vermek gerekir. Diyarbakır’da bir dönem milletvekilliği yaptım, bir dönem de belediye eş başkanlığı. Diyarbakır, Kürt siyasetinde önemli bir merkez. Siyasi mücadelede ne kadar kararlı ve direngense, barış mücadelesinde de o kadar yürekten ve samimidir. Bu samimiyeti, bu içtenliği Ankara’ya oradan dört bir yana yaymak için yeni bir yol açmak istiyoruz. ‘Kendi düşlerini anlat, ötekinin düşlerini dinle. Başka nasıl kurulur yeni bir dünya’ der şair. Cumhuriyetin ikinci yüz yılına, demokratik cumhuriyet ve toplumsal barış yakışır.

Leyla Zana’nın Gazeteduvar’da Vecdi Erbay’a verdiği söyleşide Tayyip Erdoğan’a hitaben çözüm süreci ile ilgili söylediği ‘dondurucudan çıkarıp bu işi ele almak gerekiyor’ demesini nasıl yorumluyorsunuz?

Leyla Hanım, kendi üslubuyla siyaset yapıyor. Önemli buluyorum. Bu çağrı da yapılabilir. Ancak Leyla’nın ‘… artık miyadı dolmak üzere’ sözünü de unutmamak gerekir. Bu uyarıyı ve yaşananlara dair yaptığı ağır eleştirileri görmeden yapılan basit yorumlara itibar etmemek gerekir.

‘KÜRT SORUNU, İÇ POLİTİKA MALZEMESİ YAPILAMAYACAK KADAR VEBALİ AĞIR BİR SORUNDUR’

Yeni bir çözüm süreci ya da başka bir deyimle Erdoğan ile böyle bir süreç mümkün mü? Aynı soruyu bir de şöyle sormak istiyorum: Bugünkü muhalefet partileriyle Kürt Sorunu çözmek ya da görünür kılmak mümkün mü?

Bu konuda fala bakmaya ya da oturduğumuz yerlerden oy hesapları yaparak ahkam kesmeye hiç gerek yok. Çözüm süreçlerine dair dünya deneyimleri bir yana, bizim epeyce deneyimimiz var. Geçmişte çözüm süreçleri öyle kolay başlamadı. Arkasında inanılmaz bir toplumsal talep, toplumsal basınç vardı. Yıllarca toplum olarak hep beraber barış mücadelesi yürüttük. Toplumsal barış talebini açığa çıkarmak için aydını, sanatçısı, siyasi aktörleri, kadın örgütleri, emek örgütleri, insan hakları kuruluşları, gençlik örgütleri hep beraber inanılmaz bir emek verdi. Kent kent barış meclisleri kurduk, barış konferansları düzenledik. Barışı dilenmek değil, kazanmak gerekir. Bir de altını çizerek söylemek istiyorum. Kürt sorunu, iç politika malzemesi yapılamayacak kadar vebali ağır bir sorundur. Birileri oy hesapları yaparken, bu ülkenin gencecik evlatları toprağa düşüyor. Siyaset bu konuda sınıfta kalmıştır. Yeni bir başlangıca ihtiyaç var.

‘DEM PARTİYİ SİYASET DIŞINA İTME, DÜŞMANLAŞTIRMA YAKLAŞIMLARI SONA ERMELİ’

– Selahattin Demirtaş kısa bir süre önce şunları söyledi: DEM Parti ile AKP arasında bir görüşme trafiği var mı bilmiyorum. Ama eğer yoksa bu, iki parti için de büyük bir eksikliktir. Tüm partiler ülkenin, toplumun sorunlarının çözümü için görüşebilmelidir, konuşabilmelidir. Bu son derece meşrudur, hatta geldiğimiz süreç itibarıyla bir görev, bir sorumluluktur. Siz AKP ile görüşme konusuna nasıl bakıyorsunuz?

Her parti her parti ile görüşebilir, görüşmelidir. DEM partiyi siyaset dışına itme, düşmanlaştırma yaklaşımları sona ermeli. Bunun kimseye faydası yok. DEM Parti, kimsenin kum torbası değil. Bu ülkenin radikal demokrasi kanadını temsil eden ve arkasında 34 yıllık siyasi gelenek bulunan, Türkiye’nin en hakiki partisidir. Türkiye siyasi hayatına yön veren ana kulvarlarından biridir. Tüm siyasi partiler arasında, seçim süreçleriyle sınırlı kalmayan seviyeli, ciddi politik diyalog siyasetin gereğidir.

Siyaset pazarlık değil, diyalog işidir. Bir gün düşman ilan edip, ertesi gün görüşmek olmaz. Şekilsiz ve ilkesiz siyaset olmaz. Maalesef Türkiye’de demokrasi seçime, seçim oy pazarlığına indirgendi. Bu siyaset tarzında halka da ‘oymatik’ olmak düşüyor. DEM Partinin, bu siyaset tarzını değiştirme iddiası ve çabası var. Bu çaba çok kıymetlidir. Hep beraber DEM partinin 3. Yol siyaseti denilen, demokratik toplumcu siyasetin önünü açmalıyız.”

(HABER MERKEZİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir