Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde yakınlarını kaybeden Nurgül Göksu, Eylem Tok ve oğlu Timur Cihantimur‘un kırmızı bültenle yakalandığını hatırlatarak, “İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya bir kez daha talepte bulunuyorum. Yüreği yanan bir anne olarak en azından çocuklarımın ölümüne sebep olanların bulunmasını istiyorum. Bir an önce kırmızı bülten çıkartılmasını istiyorum. Avukatları Ersan Şen, 2’nci duruşmada bizim kırmızı bülten talebimizi kabul etmemişti, ‘Kırmızı bülten talebinin devlete maliyeti ne kadar biliyor musunuz?’ demişti. Bakın Eylem Tok ve oğlu ABD’de yakalandılar. Demek ki kırmızı bülten işe yarıyormuş” dedi.
6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen ve 11 kenti etkileyen 7,8 ve 7,5 büyüklüğündeki depremlerin üzerinden 500 gün geçti. En az 53 bin 537 vatandaşın yaşamını yitirdiği, 107 bin 213 vatandaşın da yaralandığı depremde yakınlarını kaybedenler 500 gündür adalet mücadelesi veriyor.
Adıyaman Grand İsias Otel’de 13 yaşındaki oğlu Aras’ı kaybeden Murat Aktuğralı, Ezgi Apartmanı’nda oğlunu, gelinini ve torununu kaybeden Nurgül Göksu, Malatya Kırçuval Otel’de oğlu milli voleybolcu Mehmet Can Ağırbaş’ı kaybeden Zeliha Ağırbaş ile Antakya Fuat Koku Sitesi’nde annesini, kız kardeşini, ağabeyini ve dokuz aylık yeğenini kaybeden Döne Kaya, ANKA Haber Ajansı’na konuştu.
“Deprem suçluları hak ettiği cezayı alacaklar”
Adıyaman Grand İsias Otel enkazında 13 yaşındaki oğlu Aras’ı kaybeden Murat Aktuğralı, “Depremin üzerinden 500 gün geçti. Bizlerin acıları hiç eksilmeden, artarak kalbimizde, beynimizde yer etmeye devam ediyor. İlk günden itibaren biz ‘Şampiyon Melekler’in aileleri olarak kurduğumuz dernek üzerinden bir hukuk mücadelesi yürütüyoruz. Hukuk mücadelesiyle bütün amacımız İsias Otel’le ilgili bütün suçluların gerek işletme, gerek izin, gerek yapım sürecinde sorumluluğu bulunan mühendis, mimar, fenni mesullerinin tümünün hukukun gerektirdiği cezaları almaları…” diye konuştu.
İsias Otel’le ilgili 4 kamu görevlisine soruşturma izni verildiğini hatırlatan Aktuğralı, “Tek dileğimiz kamu görevlilerinin de dahil olduğu İsias Otel’in yaratılmasında tüm sorumluluğu bulunan kişilerin en ağır cezayla yargılanması… Bütün mücadelemiz bunun için. Ümit ediyoruz ki bu dava sonunda emsal bir karar oluşturularak deprem suçluları hak ettiği cezayı alacaklar” dedi.
Aktuğralı, Babalar Günü’nün ve Kurban Bayramı’nın buruk geçtiğini söyleyerek, “Bizler maalesef eksik kaldığımız ilk günden itibaren kutlamalarımızı, bayramları bir tarafa bıraktık. Bütün depremzedeler olarak bunu net olarak söyleyebilirim. Ümidimiz odur ki bu davalar, bu duruşmalar sonunda hak ettiği cezayı alacaklar ve ileriki nesiller bu acıları bir kez daha yaşamayacaklar” ifadesini kullandı.
“Çocuklarımın ölümüne sebep olanların bulunmasını istiyorum”
Ezgi Apartmanı’nda oğlu Ahmet Can Zabun’u, gelini Nesibe Kaya Zabun’u ve 6 aylık torunu Asude Zabun’u kaybeden Nurgül Göksu ise şöyle konuştu:
“Depremin üzerinden 500 gün geçti. Biz sevdiklerimizi görmeden, sevdiklerimiz olmadan 500 günü geride bıraktık. Ezgi Apartmanı’nda 3 evladımı kaybettim. 3 güzel evlat 500 gündür toprağın altında. Ezgi Apartmanı’nın yıkımından sorumlu olan Sami Kervancıoğlu ve Mustafa Pekel firariler. Buradan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya bir kez daha talepte bulunuyorum. Yüreği yanan bir anne olarak en azından çocuklarımın ölümüne sebep olanların bulunmasını istiyorum. Bir an önce kırmızı bülten çıkartılmasını ve daha kapsamlı bir arama yapılmasını istiyorum. Avukatları Ersan Şen 2’nci duruşmada bizim kırmızı bülten talebimizi kabul etmemişti, “Kırmızı bülten talebinin devlete maliyeti ne kadar biliyor musunuz” demişti. Bakın Eylem Tok ve oğlu ABD’de yakalandılar. Demek ki kırmızı bülten işe yarıyormuş.”
“Kamu görevlilerinin bir an önce yargılanması gerekiyor”
Göksu, Ezgi Apartmanı davasında kamu görevlilerinin yargılanması için izin çıkmadığını belirterek, “Kahramanmaraş Valiliği, kamu görevlilerinin yargılanması için izin vermedi. Beşiktaş’taki yangında, Antalya’daki teleferik kazasında, Küçükçekmece’deki yıkımda kamu görevlilerinin yargılanması için izinler jet hızıyla çıkmasına rağmen deprem dosyalarında neden hala 500 gün geçmesine rağmen kamu görevlilerinin yargılanması için izinler çıkmıyor? Kamu görevlileri hakkında bir an önce izinler çıkıp, yargılanması gerekiyor” diye konuştu.
Babalar Günü’nün ve Kurban Bayramı’nın zor geçtiğini vurgulayan Göksu, “Oğlum yaşasaydı bu ikinci babalar günü olacaktı, Asude onun Babalar Günü’nü kutlayacaktı. Evlatlarım olmadan 4’ncü bayramı geride bırakıyorum. En azından ölümüne sebep olanlar bulunsun, yargılansın ki bende bir an önce yasımı tutmaya başlayayım. Ben bugüne kadar hangi dosyada hangi karar çıktı diye takip etmekten evlatlarımın yasını tutamadım” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a seslenen Göksu, “En azından evlatlarımın ölümüne sebep olanlar bulunsun ki bu annenin yüreği biraz hafiflesin. Belki yüreğimize su serpilir. Gider evlatlarımın mezarının başında derim ki, ‘Sizin ölümünüze sebep olanların bulunması, yargılanması için elimden gelen her şeyi yaptım ve dosyaya eklendiler. Kamu görevlileri için yargılanacaklar’ diyebilmeyi istiyorum” ifadesini kullandı.
“Bizim yavrularımızı deprem öldürmedi, birilerinin açgözlülüğü öldürdü”
Malatya Kırçuval Otel’de yaşamını yitiren milli voleybolcu Mehmet Can Ağırbaş’ın annesi Zeliha Ağırbaş da “500 gündür yavrumsuz yaşıyorum ama nasıl yaşıyorum? 500 gün olmuş söylerken ne kadar kolay ama yaşarken inanın ki bu kadar kolay değil. Adalet yerini bulsun istiyoruz” dedi.
7 Haziran’da ilk mahkemelerinin görüldüğünü hatırlatan Ağırbaş, şunları kaydetti:
“Malatya Kırçuval Otel’de voleybolcu yavrumu kaybettim. Şu an hukuk mücadelesi veriyorum. Neden? Suçlular cezasını alsın diye. Peki böyle mi olması gerekiyor? Hayır. Biz katiller hapse girsin diye anneler olarak uğraşıyoruz. Bir mağdur insanlar vardır, bir de suçlular vardır. Ama maalesef bizim ülkemizde jandarmamız, polisimiz sanıkları koruyup mahkemeden çıkartıyor. Mağdur aileler ise onları seyrediyor. Bizim yavrularımızı deprem öldürmedi, birilerinin açgözlülüğü öldürdü. Bundan sonra anneler ciğeri yanmasın, açgözlülük yapmasınlar, malzemeden çalmasınlar. Binalar sağlam olsaydı bizim evlatlarımız şu anda bizim yanımızda olacaktı. Biz bu acıları yaşamıyor olacaktık. Kimin ne hakkı vardı bize bu acıları yaşatmaya? 28 yaşındaki dağ gibi yavrumu o depremde kaybetmek için büyütmedim. Yavrumun 1 ay sonra düğününü yapacaktım. Bütün her şeyimizi aldılar. Umutlarımızı, hayallerimizi, geleceğimizi aldılar. Şu anda sadece nefes alıyoruz, aslında yaşamıyoruz. Yaşıyormuş gibi yapıyoruz ama yaşamıyoruz. Bir an önce adalet yerini bulsun istiyoruz. Neden ben bir anne olarak bu acımın içinde yasımı yaşayamadan adalet arıyorum bu ülkede? Neden ben yavrumu kaybettim? Birilerinin para hırsı yüzünden.”
“Geç gelen adalet, adalet midir?”
Antakya Fuat Koku Sitesi’nde annesi Hayriye Kaya’yı, kız kardeşi Fatma Kaya Peksoy’u, eniştesi Mahmut Peksoy’u ve dokuz aylık yeğeni Çınar Peksoy’u kaybeden Döne Kaya, “6 Şubat depremlerinin üzerinden 500 gün geçti. Geçen 500 gün boyunca soruşturma aşaması dahi tamamlanmadı henüz duruşması görülmedi. Yüreğimizde bu kadar derin acı varken adaletin sağlanmamış olması bizleri daha da üzüyor. Yas sürecini yaşayamadık. Talebimiz, 53 bin insanın ölümüne sebep olanların yargı önüne çıkarılması ve adil bir şekilde yargılanmasıdır” diye konuştu.
Vatandaşları deprem davalarına takip etmeye çağıran Kaya, şöyle konuştu:
“Tüm vatandaşlar deprem davalarını takip etsinler ve peşini bırakmasınlar. Çünkü sadece olay bir müteahhit, bir yapı denetim, bir inşaat mühendisiyle bitmiyor. O binaların yapımına imza atan bütün kamu görevlileri, tarım arazilerini imara açan tüm kamu çalışanları bu ölümlerden sorumludur. Kamu görevlileri yargılanmadıkça adil yargılama gerçekleşmeyecek. Aynı insanlar şu an deprem bölgesinde yeni binalara imza atıyorlar. İçişleri Bakanlığı’ndan kamu görevlilerinin yargılanmasıyla ilgili bu izinlerin derhal çıkarılmasını istiyoruz. Çünkü biz tükendik. 500 gün geçti. Daha ne kadar bekleyeceğiz? Geç gelen adalet, adalet midir? Tek istediğim adaletin bir an önce sağlanması, başka 9 aylık bebeklerin ölmemesi.” (ANKA)